10 Haziran 2015 Çarşamba

Sense8: Aklıma Komik Başlık Gelmiyor Altan



Wachowski Kardeşler'in televizyon için yaptığı ilk iş olan bu güzel dizimizin konusunu nasıl açıklayacağımı BİLEMİYORUM. Sekiz tane insan var ve birbirlerinin duygularını hissedebiliyor, yeteneklerini kullanabiliyorlar. Aa nasıl da açıkladım aslında. Ama tabi ki her olağanüstü durumda olduğu gibi burada da kahramanlarımızın peşinde kötü adamlar var. Şaşırdık mı? Hayır.



Bu yetenekleri/duyguları hissetme işi -en azından başlarda- her zaman olmuyor tabi ki mesela öğretmeninizle kavga ediyorsunuz ve onu dövmeyi aklınızdan geçiriyorsunuz o zaman malesef grubunuzdaki kung fu ustasından yardım alamazsınız ama ara sokakta tinerciler tarafından kıstırıldınız ve size bıçakla saldırmak üzereler mi? Korkmayın kung fu ustası sizin yanınızda.

hong kong'dayken kendini bir anda kenyalı çetelerle dövüşürken bulmak

Peki neden böyle? Sanırım Wachowski Kardeşlerimiz demek istemiş ki: Ne kadar birbirimizden farklı olsak da, mesela birimiz Hong Kong'da zenginlik içinde yaşamış başarılı bir iş kadını diğerimiz Kenya'nın fakir topraklarında bir damla suya muhtaç şekilde yaşamış bir dolmuş şoförü de olsak, hepimiz aynıyız. Aynı şeylerden hoşlanıyor, aynı şeylerden korkuyoruz. Wow deep. Biliyorum.


Diziyle ilgili sanırım en çok şikayet lgbt virali gibi olması üzerineydi. Özellikle ilk bölümlerde trans kadın karakterin çok fazla üzerine gidilmişti fakat dizi zaten karakter tanıtımına çok fazla zaman harcıyordu eh Nomi'nin tüm hayatı trans olması üzerine şekillendiğinden ve Lito'nun da gay olduğunu itiraf ederse kariyerinin biteceğinden anlaşıldığı üzere bu tür konular üzerinde durulması bence güzel ve yararlı. Zaten son bölümlerden birinde Nomi soyunma odasında yaşadıklarını anlattığında neden bu kadar lgbtler üzerinde durulduğunu da anlamıştır sanırım çoğu kişi.


2. şikayet sanırım çok fazla aksiyon olmaması/olaya girmemesi ve karakter tanıtımına fazla yer ayırması. Neredeyse yedi bölüm boyunca karakterleri tanıyoruz ve bence bu baya güzeldi zaten adamlar diziyi hesaplamışlar etmişler 5 sezon olsun bu demişler bırak da karakterleri tanıyalım her dizi şap diye aksiyona girmesin. Ki karakterlerimiz dünyanın dört bir yanından insanlar oldukları için farklı kültürleri görebiliyoruz ben buna bayıldım. Hindistan'da ailenin önemini, Kore'de kadınların bastırılmışlığını, Berlin'de Doğu-Batı çatışmasını, Amerika'da zenci-beyaz polis olaylarını, İzlanda'nın kendine özgü havasını, Meksika'da erkekliğin önemini ve Kenya'daki yaşam koşullarını hangi dizide/filmde bir arada görme şansına sahip oluyoruz ki. Hem de karakterlerin hepsinin kendine ait bir hikayesi, geçmişi var öyle naylon değiller. "İşte sevimli zenciniz burada, üzerine bir tutam sessiz ve zeki çekik gözlü ister miydiniz? Hemen geliyor" tarzı bir olay yok.

3.şikayet çok saçmaydı: Neden dizideki herkes ingilizce konuşuyor? Hmm bilemiyorum belki dizi Amerikalı insanlar tarafından Amerikada çekildiği için olabilir??? Ya da neredeyse artık dünyanın ortak dili olması?? Zaten dizide de karakterlerin hepsi kendi dilinde konuşuyor bir araya geldiklerinde "oha korece mi konuşuyorsun?" "aaa ne ara ispanyolca öğrendin bebeğim sen" diye birbirlerine soruyorlar. Sanırım dizi ülkeden ülkeye atlarken her birinde farklı bir dil dinlemesi zor olurdu. Tabi ki eğlenceli olabilirdi ama pek hoşlanılacağını düşünmüyorum. Ayrıca dizinin Amerikan halkı tarafından sevilmesi için başka diller kullanıp ingilizce altyazı koymak istememiş olabilirler. Bazen diyorum ki bu amerikan halkı ne kadar da bizim halkımıza benziyor böyle.


Benim favori karakterlerim Capheus, Sun, Felix, Riley, Nomi ve Kala. Ne yazık ki Felix bu hisli grubun bir üyesi değil. Grubun üyesi olan Wolfgang'in yancısı, suç ortağı, çocukluk arkadaşı, her şeyi... Kendisinin film sevgisi, neşeli ve salak tabiatı çok hoşuma gitti. (bu arada bu oğlanı nereden tanıyorum diye düşünüp duruyodum meğersem o da Die Welle filminde oynamış)

jkasbdhf tipe bak ya salak <3


Capheus ise Kenya'nın varoşlarından gelen Van Damme hayranı bir arkadaşımız. O zor durumlarda bile hayata umutlu bakabilmesi falan, ay duygulanacağım şimdi. İyi niyetli harika bir insan kendisi. Çok seviyorum.


Sun Bak ise Güney Kore'de gündüzleri iş kadını geceleri dövüş kulübü üyesi harika bir hanım. Gerizekalı ve cinsiyetçi babasıyla, şımarık ve hiç şaşırmayacağınız üzere gerizekalı ve cinsiyetçi olan erkek kardeşiyle uğraşmak zorunda. Kendisinin soğukkanlılığına, köpek sevgisine,usta bir dövüşçü olmasına, kısaca her şeyine hayranım. Yüce Kanye West Efendimizin sözlerini hayat felsefesi olarak bellemiş ve kendisini öldürmeyen acılarından daha da güçlenerek çıkmış.

♪ hey dj çal hadi şarkımı tüm dillere dolanan parçayı ♪

Riley bebeğim ise İzlanda'nın sakin ve karlı dünyasında büyük acılar yaşayıp çareyi İngiltere'ye taşınmakta bulmuş bir dj. Babası piyanist olan Riley hanıma çok özendim açıkçası fakat çektiği acılar gerçekten üzücü... Capheus birinci sınıfta yolculuk yaptığını gördüğünde Ne kadar şanslısın demişti. O da "şanslı değil ayrıcalıklıyım" diye cevap vermişti. Demek ki para mutluluk getirmiyomuş.


Nomi ise dizinin pff lgbt virali denen ama benim sevdiğim karakteri. Siz de trans olduğunuz için çocukluktan beri acı çekin de görelim bakalım bu işi abartıyor musunuz abartmıyor musunuz lasfkjh sinirlendim. Gündüzleri blogger geceleri internet aleminin kahramanı. Bu yönüyle bana Neo'yu hatırlattı ve hayatımıza yeni giren Mr. Robot oğlanını. O da güzel dizi. Nomi hanımın kızarkadaşını yakından tanıyoruz aslında Doctor Who'dan Martha Jones yine renkli bir kişikle katılmış diziye.


Kala tatlış ise diziye Hindistan'dan katılıyor. Kendisi hem bir bilim insanı hem de dindarlığıyla öne çıkıyor açıkçası başta biraz şaşırsam da sonuçta bu da onun düşüncesi deyip onu böyle kabullendim.


Wolfgang Berlin'in arka sokaklarından bizlere merhaba diyor. Hırsız olması dolayısıyla kendisinden çok hoşlanmıştım fakat babasıyla problemlerini çok fazla kafasına taktığı için biraz sıkıldım. Onun da çok umrundaydı ya. Zaten Die Welle'de izlediğim sevimli duygusal oğlanın pipisini görmüş olmanın şokundan hala çıkamadım. Vay be diyor insan hiç ummadığımız halde neler neler görüyoruz...

ne kadar eğlenceli bir meslek

Lito ise Meksika'nın ünlü aktörü fakat bir problem var?? Kendisi gay ve bu durumla barışık değil. Gay olduğu ortaya çıkarsa aktörlük kariyerinin sona ereceğinden korkuyor falan bir nevi toplum baskısı. Neyse ki Nomi ile konuşup aklını başına topladı da kendisine olan sevgim biraz arttı. Yoksa uyuz oluyordum.


Will ise Şikago'nun bağrından kopup gelmiş polis gencimiz. Tam bir amerikan dizisi kahramanı. Çok sıkıcı ama iyi bir oğlan işte napacaksın uyuz da olamıyorsun ama çok sevemiyorsun da. Atsan atılmaz satsan satılmaz.


Daniela: Yan karakter olan bu fettan ablamız Lito'nun feyk sevgilisi ve çok eğlenceli bir hanım. Bunun belalısı Joaquin denen manyak da çok eğlenceli. İkisini de izlemesini seviyorum.

Ve tabi ki Sayid Jarrah gizemli adamımız rolünü koruyor. Arada bir Will'e yol gösteriyor ve bizlere bu His olayını açıklıyor. Sağol sen olmasaydın olmazdık.

Ben zaten her diziyi izlediğim için bunu da izledim ve hoşuma da gitti. Güzel yanları;

+karakterleri tanıyabiliyoruz
+farklı şehirler ve farklı kültürlerden manzaralar görüyoruz
+görüntüler hoş
+müziklerini beğendim
+konusuyla büyük oynayan bir dizi ya çok güzel olacak ya da hayal kırıklığı olacak

beni izlandamın dağlarına götürün

Kötü yanları;
-karakterleri çok fazla tanıtıyorlar sıkılabilirsiniz
-ilk bölümler aksiyon yok sıkılabilirsiniz
-konusuyla büyük oynuyor ama hayal kırıklığı olabilir
-sezon finalinde pek bir şey açığa çıkmıyor ekrana bakakalıyorsunuz

Güzel paylaşımdı demek için tivitimi favlayabilir ya da yorum atabilir ya da bilgisayar başında kafanızı onaylar şekilde sallayabilirsiniz.